11.Bölüm - Soyların gelişmesi

11. Soyların Gelişmesi
“Cinsiyet Temeline Dayalı Toplum Örgütlenmesi” cümlesi George Morgan’a aittir ve insanın ilk örgütlenme biçimini anlatmak amacıyla kullanılmıştır (83). Aynı aile içinde kadınların ve erkeklerin serbest olarak ilişkiye girebildikleri bir dönemi ele almaktadır. Oysa günümüzdeki biyolojik veriler özellikle kadınların farklı erkekleri tercih ettiklerini göstermektedir. Dolayısıyla aile içi evlenme yasaklanmamış olsa bile uygulamanın ancak çok dar alanlarda ve özel koşullarda gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bunun dışında birleşmeler çok büyük sayıda farklı genlere sahip başka insanlarla olmaktadır. Üstelik nüfus artışı da buna yetmektedir. Böylece ortaya “soy” kavramı çıkmaktadır. “Soy örgütlenmesi, insanlığın en eski, en uzun ömürlü ve en yaygın kurumlarından birini oluşturmuştur” diyor George Morgan (99). Soy, o dönemde kadın yanlı olarak gelişmekte, yayılmakta, anne ve onun kızları soyun devamını sağlamaktadırlar. Aynı aile içinden evlenme olmadığından ötürü, soylarda en az iki temel aile gerekiyordu. Çünkü ailenin erkek çocukları büyüdüklerinde ancak diğer ailenin kız çocuklarıyla birleşebileceklerdi. Daha açık söylersek, bir soy içinde erkek çocuklar ileride diğer ailenin erkeği haline gelecektir. Bu nedenle soylar son derece birbirine bağlı toplulukları oluştururlar. Soyların birleşmesiyle de yabancıların kabile bizlerin boy dediği daha ileri örgütlenmeler görülecektir. Boyların ortaya çıkması hem teknolojik gelişmeleri hızlandırmıştır hem de yaygınlaştırmıştır. Çünkü küçük bir ailede bulunan yenilik kolayca çok geniş bir alana yayılabilmektedir.
Örneğin Amerikan yerlilerinden Seneka boyu, tamamı hayvan isimleriyle belirtilen sekiz soydan oluşuyordu. Bu yeni örgütlenme biçimi atalarımıza yönetim deneyimlerini de kazandırıyordu. Çünkü önceki soy örgütlenmesine göre çok daha geniş bir alanda çok daha fazla insanın bir arada yaşaması gerekiyordu ve bunun da kuralsız olmayacağı açıktı. Üstelik kalabalıklaşmanın başka sorunları da vardı.
Soyun en yaşlı büyük anne tarafından yönetilmesi doğal bir süreçti. Ama iş boylara gelince durum biraz karmaşık hal alıyordu. Çünkü birbirine çok yakın durumda iki, üç hatta beş tane büyük anne vardı. Üstelik bunlar birbirleriyle soy yakınlığında bir akrabalık ilişkisine sahip değillerdi. Çözüm toplumlara göre çeşitlilik göstermektedir. Ancak genel uygulama bir yönetici seçimi üzerinedir. Hatta çeşitli görevlere göre farklı kişilerin yönetici olmaları mümkündür. Bunun en yaygın uygulaması barış ve savaş dönemleri için farklı yöneticiler seçiliyor olmasıdır (99). Ancak bazı durumlarda seçim yerine soy annelerinin kendi aralarında oluşturdukları bir çeşit meclis de yönetim işini çözmektedir.
Boyların en önemli etkisi doğru biçimde yönetildiklerinde üyelerine sağladığı güvenlik ve kaliteli bir yaşamdı, kalabalık saldırgan olabilecek bazı toplumları caydırıyordu. Aynı zamanda beslenme açısından da garanti anlamına geliyordu. Çünkü insan binlerce yıldan sonra ilk kez tüketebileceğinden daha fazla gıdaya sahip olmaya başlamıştı. Bu nokta kadın etkinliğinin de zirvesiydi.
Genç kız koşarak kapıdan girdi, içerdekilere hiç dikkat etmeden doğrudan yaşlı kadına yöneldi, herkesin kulaklarını tırmalayan bir çığlık attı.
“Büyük anne, kurtar beni, bu adam…”
Sözünü bitiremeden hemen arkasında beliren devasa yapılı erkek onu belinden tutup havaya kaldırdı ve hızla ileriye fırlattı. Çarpışmanın tok sesini kızın ağzından çıkan boğuk bir inleme izledi. İnce beden kendi çevresinde iki kez döndü ve yaşlı kadının önünde yere serildi. Her şey bir anda olmuş ve kimse kıpırdayamamıştı. İlk şaşkınlığını atan büyük anne oldu, o yaşlı bedeninden hiç beklenmeyen gürlükte bir sesle haykırdı;
“Tutun şunu”
Erkekler hemen gencin üzerine atıldı ama genç erkek çok güçlüydü, onları küçük birer keçi yavrusu gibi yakalayıp sağa sola fırlattı sonra büyük annenin önüne gelip;
“Ben orman pençesi anne, bu kız beni kandırdı, bırak cezasını vereyim” dedi.
Yere düşen kız doğrulmaya çalışırken bir yandan da büyük anneye doğru sürünüyordu. Salonda bulunan diğer kadınlar telaşla kızın yanına geldiler ve kucaklayıp hemen ilerdeki yumuşak hayvan postlarının üzerine koydular.
Büyük anne soğukkanlı bir sesle sordu
“Ne yaptı ki bu kız sana?”
“Orman kenarında bulduğum büyük kavunu onunla paylaşırsam benimle sevişeceğini söyledi”
“Sonra?”
“Ben de kavunu ona verdim birlikte yedik ama sonra benden kaçmaya başladı”
“Peki, sen kavunu neden ona verdin?”
“Benimle sevişmesi için”
Büyük anne sesini yükseltti;
“Ormanın kavunu tüm aileye aittir, bize ait bir şey başkasıyla nasıl paylaşırsın?”
“Ama ben…”
“Sus, ailenin yüz karası. Ne yani, senin şeyin zevk alacak diye ben ailenin bütün yiyeceğini başkasına mı vereyim? Biz aç mı kalalım?”
“Ama büyük anne, yalnızca bir kavun…”
“Bu gün bir kavun yarın bin balık. Bir kere başladı mı durmaz bu istekler”
Orman pençesi ne diyeceğini bilemedi, kendi kendine söylendi ama büyük anne durmak niyetinde değildi;
“Şimdi, hemen ormana gideceksin ve akşama kadar büyük bir kavun bulup buraya geleceksin. Yoksa yemekte sana pay vermem.”
Odada bulunanlar alaycı bir gülümsemeyle büyük annenin kararını onayladılar. Orman pençesinin omuzları düştü ve ağır adımlarla kapıdan çıktı.
Bu dönemde insanlar sabah ve akşam olmak üzere iki kez yemek yemektedir. Günlük olarak toplananlar bir araya getirilir, pişirilmesi gerekenler ateşe atılır ve sonuçta yemeği paylaştırmak büyük annenin en önemli görevidir. Zaman geçtikçe bu görev giderek daha zor hale gelecektir.
Soy örgütlenmesi döneminde kadınlar erkeklerden daha kalabalıktır ancak erkek nüfusu kadınlara göre daha hızlı artmaktadır. Çünkü geçmişte erkeği azaltan etmenlerden bir tanesi vahşi doğa ile yapılan mücadelelerdir. Gelişen teknoloji erkeklerin doğal tehlikelerle daha kolay baş etmelerini sağlamaktadır. Üstelik erkekler binlerce yıllık avcılık gelenekleri nedeniyle “av” kavramı içine giren konularda kadınlara göre çok daha iyi örgütlenebilmektedirler. Silah yapımı ve kullanımı tamamen erkeklerin tekelindedir. Öte yandan avcılığın azaldığı bir dönemde erkek sayısındaki artış, silahlı bir gücün çoğalması anlamına gelmektedir. Böylece erkekler avcılıktan savaşçılığa doğru bir gelişme çizgisine gireceklerdir. Çünkü artık komşu soylar her zaman dost değildir, o güne değin tarihte hiç görülmedik vahşette çarpışmalar olabilmektedir. Söylemekten hoşlanmasak da yamyamlık, insanın bizzat kendisini av haline getirmektedir.  Ama bu dönemde büyük anneler her şeye karşın iktidarlarından emindir. Çünkü hiçbir erkeğin aklında büyük anneyi devirmek gibi bir kavram yoktur.
Soyların en belirgin özelliklerinden bir tanesi de daha önce kısmen değindiğimiz gibi değer verdiği çok önemli bir toteminin olmasıdır. Büyü, insanoğlunun gerçekliği denetlediği yanılsamasının yaratılarak gerçekliği gerçekten denetleyebilmesinin sağlanması ilkesine dayanır. İnsan bilinci, üretim düzeyinin geriliğinden ötürü dış dünyanın nesnelliğinin tam olarak bilincine varamaz ve onun üzerinde etkili olabileceğini düşünür (100). Başlangıçta verimli av, güvenli bir yolculuk gibi masum isteklerle yola çıkan büyücülük giderek karmaşık bir hal almaya başlamıştır.

Totemciliğin gelişmesindeki diğer etken, H. Sapiens beyninin hayal gücünün diğer insanımsılara göre daha üst düzeyde güçlü olmasıdır. Özellikle kadınlar başlangıçta hiç fark edilmeyen çeşitli etkileri birbirine bağlamakta beceriklidir. Erkeğe göre daha gelişmiş hafıza, olayları anımsamalarını kolaylaştırmakta bu ise daha önce hiç bilinmeyen etkilere neden olmaktadır. Örneğin dere kenarında can havliyle saldıran bir balık ile daha sonra meydana gelen sel baskını arasında bir ilişki kurabilir, balık saldırısının sel baskınının habercisi olduğunu ileri sürebilirler. Erkekler de çoğu kez inanmaya hazırdır. Böylece inanç kolayca bir “balık” totemine dönüşebilir. Zaman içinde totem hızla yayılmış, her soy kendisine ait en az bir totem edinmiştir. Ölmüş bir aile büyüğü, bir türlü baş edilemeyen bir hayvan da kolayca totem haline gelebilmektedir. Totem kavramını güçlendirmek üzere çeşitli törenler de düzenlenmektedir. Çocukların yetişkinler arasına katılmaları için yapılan törenler en çok bilinenleridir. Ölenlerin gömülmesi (kimi yerde yakılması) törenleri günümüze kadar uzanan bir totem geleneğidir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

17.Bölüm - Erkek egemen toplum tarihi

16.Bölüm - Görünmeyen zincir, bekaret

18.Blüm - Tüketim toplumu